İlk fotoğraf görüntüsünün bulunmasından 20. yüzyıl sonlarına kadar belgesel niteliğini taşıyan ve geleneksel kültür biçimini alan aile fotoğraf albümleri, dijital teknolojinin gelişmesiyle yerini hafıza kartlarına bırakmıştır. 20. yüzyıl sonunda yaşanan kültürel değişimler fotoğraf sanatını da etkileyerek, bu sanatta yeni anlatım tarzları ve böylece yeni anlatım dili meydana getirmiştir. Klasik fotoğraf çektirme yöntemi ile albüm oluşturma kültürü teknolojinin sunduğu farklı yaşam kültürüne yerini bırakarak, daha çok sosyal medya görüntüleri doğurmuştur. Fotoğraf albümleri, dijital çağın güçlü görsel üretim yöntemleri karşısında; sahiplendiği duygusal yoğunluk ve taşıdığı bilgelikle tarihin tanıkları gibi görünmektedirler. Bu çalışmamda bellek ve hatıra kavramları üzerinden çocukluk fotoğraflarımın bendeki izleri irdelenmiş ve aile albümlerimde bulunan fotoğraflardan bir seçki oluşturulmuştur. Günümüz teknolojisinde elimizin her an altında olan cep telefonlarımız sayesinde her gün dilediğimiz kadar fotoğraf çekebiliyor oluşumuz, fotoğrafların bilgisayarlarımızda saklanıyor oluşu ve silinme riskini taşıyor oluşu çalışmamın temel sorunlarından biridir. Gofre tekniği kullanılarak oluşturulacak çalışmada amaç; benliğimi oluşturan anıların izlerini bırakmaktır. Bu düşünceden yola çıkılarak iz bırakmak olgusu, fiziksel bir görünüm haline getirilmek istenmiştir.





